Beşiktaş... Bir Vazgeçiş, Biraz da Acı Çekmek...



Görsel: Kartal Bafiler'den.


Gece gece nereden aklıma geldi bilmiyorum.

"Beşiktaş bir vazgeçiştir"...

Forza'da bir yerde okumuştum. Gerçekten vazgeçiştir ya Beşiktaş.

Önce renklerden feragat edersin. Hayatın siyah olur, beyaz olur.

Sonra yıllarca gelmeyen başarıları bilemezsin, başkalarında görürsün. Çocuk yaşta arkadaşların sevinirken sen en fazla "tebessüm" edersin. Büyürsün; tüm memleket üstüne gelirken sen "göğüs gerersin" bunlara.

3 Büyük sınıflandırılmasının 3. olanı(!) olarak gösterilirsin her yerde. Bu yüzden bunun adı AŞK'tır ya! Onlara göre büyüklükten de feragat etmişsindir.

Beşiktaşlı olmak biraz da hayatından vermektir, gündelik hayattan feragat edersin. Normal takım taraftarları takımlarını günde 1 kere düşünürken, sen 11 kere düşünürsün.

Sonra Beşiktaşlılık biraz da acı çekmektir.

"Sahada, tribünde, sınıfta, mahallede, masada, barikatta acı çekmektir Beşiktaşlılık." diyordu Erdoğan Aktaş bir yazısında. Doğrudur... Belki de acılarla büyüyordu Aşk. Aktaş yazınısı şöyle bitiriyordu:
O acı ile yoğrulmak, sonra aydınlık güneşli güzel günlere ulaşmaktır Beşiktaşlılık.
Güzel günler göreceğiz… Aydınlık güneşli günler.
Biraz acı çekmek, daha çok, inanmaktır Beşiktaşlılık.
Bu yüzden, umudun adı Beşiktaş bizim için. Bu yüzden bize yakışıyor tribünden "Güzel günler göreceğiz; Güneşli günler!" diye bağırmak. Çünkü karanlık da biziz, aydınlık da bizim olacak! O yüzden gündoğduğunda stadlardayız, o yüzden bayraklara dolandık!

0 yorum: