Cisse Olamayanlar




Kendisine ayar olmak için bir değil; bin tane sebep bulabiliriz aslında.

Garip şutları, şutlardan sonra pişkin pişkin tavırları, hatalı pasları...

Zamanında onu övenler, onu sevenlere bile gıcık olmuştum. "Sahaya Cisse'yi koyarım, ardından 10 adam yerleştiririm"lere varan yorumlar falan.

Olsun, inatla ayar olurdum adama. Daha sonra Ernst'in gelişiyle "sihirli değnek" teması oldu kendisine, desek yanlış olur. Sistemde doğru yerini buldu. Biz yıllarca Cisse'den bekledik ki Ernst olsun. Ernst'in gelişiyle anladık ki Cisse Cisse'dir, Ernst de Ernst. "İyi yer tutuyormuş" geyiklerine de girmek istemiyorum ama öyleymiş sanki. Garip bir şeyler olmuştu işte.

Şimdi Ekrem'in, İnceman'ın, hatta Tabata'nın "Cisse" olmasını bekliyoruz. Toraman iyileşsin onu da bekleriz büyük ihtimal orta sahada Cisse olsun diye, hatta Kaş'ı bile oraya çekebilir Hoca. Belki Tayfur Kaptan yedek kulubesinden girer de "Cisse" olur bize. E bi' Cisse lazım...

Ama bi' dakika ya, bize "Cisse Olsun" diye Fink alınmamış mıydı? Sahi Mustafa Hoca'nın isteğiyle alınan Fink var. Nesini beğenmedi de kesti Fink'i anlamadım ben. Fenerbahçe ve İBB maçlarıyla aslında iyi bir açılış yapmıştı. Devre arasında Delgado gelince Fink yollanırsa yazık olur, daha çok "Cisse" ararız takıma.

"Kör ölür, badem gözlü olur" herhalde bizim durum, adam bizden gidince değere bindi. Zan da bizden gidince memleketin en iyi stoperi oluverdi. Anlamak zor.

Adam Olacak Çocuk




Old Trafford’da oynayacak olman seni heyecanlandırıyor mu?

Her futbolcu orada oynamak ister ama Old Trafford’da oynayacağım diye öyle aman aman bir heyecan yapmıyor. Zaten tarzım öyle değil benim. Orada Türkiye’yi temsil etmek beni heyecanlandırıyor sadece.

G. Antepspor maçında rakip takımın yedek kulübesinden su içince “Kendisi Beşiktaş’ta aklı Gaziantep’de” diye yorumlandı. Ne söylemek istersin bu durumla ilgili?

Bu konu beni çok sinirlendirmişti. Ben Gaziantepspor’dayken çok kez de Beşiktaş yedek kulübesinden su içtim. Böyle söyleyenler bunu nasıl yorumlayacak acaba. Bana onlar daha yakındı ve o taraftan istedim suyu, ayrıca istesem nolur. Bu zaten her maçta olan bir şey. O maç 0-0 değil de 1-0 galibiyetimizle bitseydi böyle bir şey konuşulmayacaktı bile ama maalesef burada bu böyle.

Beşiktaş’ın ve milli takımın 10 yıllık sol bek yükünü çekeceğin söyleniyor. Bu seni nasıl etkiliyor, baskı altına mı alıyor, yoksa özgüvenini mi arttırıyor?

Bu tabii ki özgüvenimi arttırıyor, hiç baskı altına almıyor beni.


Yıllar sonra takımda değerlenmesi bu kadar muhtemel "bek gibi bek". Hayrını görürüz inşallah. Düşünmek lazım yaşını, kendini geliştireceği yılları... Sol kanattan duyacağı her küfürün üstünde yaratacağı etkiyi...

Kılıbık Holosko




Sıkıcı gündemden eğlenceli bir haber.

Beşiktaş ve Millî takım kampları yüzünden çocuğuna fazla ilgi gösteremeyen Holosko'ya eşi Adela Holosko cezayı kesmiş. Antremanda çocukları Sophie'yi Holosko'nun yanına koymuş, "hadi bana eyvallah" demiş.

 Bizim kılıbık Holosko da eğmiş başını önüne, hanımı yollamış. Buralarda hanım tarafı dizini kırar evine oturur Filip, öğretemedik mi sana?

Şaka bir yana;

Holosko da antreman sırasında malzemeci Süreyya Abi'ye emanet etmiş ufaklığı. Geçen günkü yazımda "bir yere gidecek olsam evimi şüphe etmeden Süreyya Abi'ye teslim edebilirim" demiştim. Baksanıza Holosko kızını bile teslim edebiliyor. (:

Seni İzlemek Beşiktaş'ı İzlemektir



Bir futbolcu düşünün, geldiğinden beri 25-30 maç oynayan ve bir kere bile kötü performans göstermeyen...Sahada oynanan futbol ve sonuç ne olursa olsun hırsı ve azminden bir şey kaybetmeyen...Oynadığı futbol ve mevkisi itibariyle Giunti'yi, hırsı ve agresifliğiyle de Nouma'yı hatırlatan...Kazandığı parayı son kuruşuna kadar hak eden...Beşiktaş'ın ve Beşiktaşlının asi ruhunu en iyi şekilde yansıtan...

F A B İ A N E R N S T

Şu aralar Beşiktaşımızdaki en güzel şey sensin Fabe, seviyoruz seni...

Forza'dan Deniz İlhan ağabeyimizin yazdığı içten yorum her şeyi açıklıyor açıkçası
Sen var ya... kravat diye boyna takılacak adamsın Fabian...Senin mücadeleni görüp de hala sahada ruh gibi dolaşanlar senin ....... yesin...

Süper Lig & Şampiyonlar Ligi & Türkiye Kupası | Karmaşadan Çık!




Hadi diyelim TSL için sezonu kapattı Beşiktaş. Ancak önünde mükemmel bir Şampiyonlar Ligi fırsatı var. Derhal toparlanmalı ve Şampiyonlar Ligi'ne ağırlık vermeli Beşiktaş. Ligi de salla gitsin, Türkiye Kupası'ndan UEFA Avrupa Ligi'ne kapı açılır, o da sorun değil.

Acilen toparlanmak lazım.

Denizli gidecek mi? Giderse kim gelecek? Ersun Yanal mı? Yok daha neler! Şifo Mehmet? İkinci bir Ertuğrul vakası olabilir, böyle adamların kulüple arasını şimdiden bozmamak gerek.

Camia kaosun içerisinde. Kongre yaklaşıyor, güçlü ve güvenilir adaylar hala yok. Ey siyah-beyaz sevdalısı muhalefet kanadı; UYANIN!

Bir dönemde daha devam eden Yıldırım Demirören intihar'dır. Takımda Ferrari, Ernst, Sivok ve bunun gibi birkaç isim dışında bütün oyuncuların bonservisini kendi üstüne alsın gitsin. Aşağıdan gelenlerin de yolu açılsın. Necip'li, Batuhan'lı, İsmail'li, Rıdvan'lı, Hakan'lı, Onur'lu bir Beşiktaş hayal değil! Ama Şampiyonlar Ligi de var, sadece gençlerle yürümez o iş. Off of!

Delirmek yakın Beşiktaş'ım için. Hadi iyi bayramlar, Bize her gün bayram!

Sayın Başkan Sağ Olsun!!!

Demirören G.antepe 14,5milyon euro verir, G.antep kazanır..G.antep başkana borcunu öder, İbrahim Kızıl kazanır..İbrahim Kızıl bu sermayeyi alır, Demirörenle iş yapar, Demirören kazanır..BEŞİKTAŞ kaybeder, herkes kazanır!!

Eldeki Oyunculardan Beşiktaş Kadroları #2





Henüz Tabata gelmeden uzun uzadıya yazmıştım oyuncuları. (O Yazı Burada) O günden sonra bazı değişimler oldu tabii. Artık Hoca'nın takımın iskeletini oluşturması ve bozmaması lazım.

1- Sivok-Ferrari bozulmamalı.

2- Ernst-Fink bozulmamalı.

3- Tello mükemmel bir sol kanat, ortasahada Tabata varken Tello'yu soldan çekmek kantıksız.

4- İbrahim Kaş stoperdir, sağ bek değil. İlgililere duyurulur.

5- Sağ bekte Ekrem ya da Rıdvan oynamalı. Ancak form tutmuş bir Toraman en iyisidir bence. Tabii ileride oynayan yabancı sayısı arttırılmak istenirse Sivok kesilir, yerine Toraman stopere.

6- Sağ kanat/forvet problem. Bir yanda performansında çıkış gösteren ve yedek kulübesinde ölüme terkedilmemesi gereken Özkan, bir yanda dünya yıldızı Nihat, bir yanda Holosko. Form durumlarına göre en iyi tercih yapılmalıdır. 1- Nihat, 2- Holosko, 3- Serdar derim ben. (Bi' Erkan Zengin vardı... sahiden ona n'oldu?!)

7- Santrafor bu takımda tartışmasız Batuhan'dır. Pozisyon katili Nobre, aklı bir karış havada Bobo varken Batuhan gibi bir makine bulunamaz. Hem yerli, hem de bizden biri. Forza Batugol yani! Sakatlıgı geçene ve kendisi form tutana kadar bekleyeceğiz.

8- Kale konusu biraz karışık. Ne Hakan, ne Rüştü tam güven vermiyor. Ben Hakan'dan yana kullanırdım tercihimi. Rüştü'nün futbol hayatı bitmiş sanki, son turları atıyor.

Sen Özelsin!





Uğruna 5.5 milyon Euro verilmiş, G. Antep zengin edilmiş, Serdar Kurtuluş harcanmış... Hepsini geç. Sen Beşiktaş JK'nin 10 yıl sonra gördüğü alanının en yetenekli futbolcususun, aynı zamanda Türk Futbolunun da. Galatasaray maçında ikinci yarı attığın depar, üç kişinin arasından çıkarttığın top, sol kanatta 10000 sene sonra bu hareketleri gördü ya bu gözler!

Helal olsun be İsmail Köybaşı, sen özel bir yeteneksin; aman bunu da harcamayalım!

Maç yazım Bu Link'de.

Beşiktaş Kongresi & Başkanlık


5 yıllık Yıldırım Demirören döneminden sonra, Ocak ayında yeni bir seçim Beşiktaşımızı bekliyor. Başkan olduğu dönemde beklentileri karşılayamayan, harcadığı paralarla klubü kendisine borçlandıran, söylediği lafların arkasında duramayan sayın başkanımızın ve yönetiminin vadesi doldu.

Medyada yer alan haberlere göre, şu ana kadar 3 yeni aday var Beşiktaş Başkanlığı için. Murat Aksu, Celal Kolot ve Vedat Ali Özışık; resmi olmasada yeni dönemde başkan adayı olacaklarını söylediler. Tabi bunlar medyanın yeni oyunları da olabilir.Daha 2 gün önce Futbol Şubesi Sorumlusu için adı geçen Celal Kolot, bugün başkan adayı olarak gösteriliyor.Kritik bir dönemde olduğumuz için (Galatasaray ve Man Utd maçları öncesi) medya kongreyi bahane ederek üstümüze geliyor da olabilir.

Fakat şu ana kadar Yıldırım Demirören'i zorlayacak bir aday çıkmaması da düşündürücü.Muhalefet artık iş başı yapmanın zamanı geldi. 5 yıl boyunca Beşiktaşı bırakın ileri götürmeyi, neredeyse geriye götüren ve inanılmaz bir borcun altına sokan, Yıldırım Demirören ve yönetimine muhalefetin bu kongrede bir dur demesi lazım.

Gönül ister ki sayın Hüsnü Güreli, İbrahim Altınsay ve Fikret Orman'ın olduğu bir yönetim başa gelsin ve 5 yıl boyunca yaşadığımız kötü döneme bir son versin.

Ne olursa olsun gelen gideni aratmasın yeter...

Vay Be!



Şu yağmurluk olayında yönetim şaşırttı beni. Hani bir şey yaptılar, iyi bir şey yaptılar; hem de tam yaptılar.

Normalde beklemiyordu taraftar yağmurluk falan, hani yağmurluk dağıtılacaksa Mecidiyeköy'de değil de Beşiktaş'ta falan dağıtılmasını beklerdik bunlardan. Bir de stadın orada dağıtıyorlarmış, Sami Yen'de.

İcraati de tam yaparsa helal olsun yönetime. Bir işi %100 doğru hallederek tarih yazmış olurlar yıllarca ilk kez! Hadi hayırlısı, eleştirmeye gelince konuşuyoruz tebrik etmeyi de bilelim. Helal olsun.

Gökhan Zan Bombası Elinde Patlayan Beşiktaş...



Geçen sezon başında Gökhan Zan bombası elinde patlayan Siyah-Beyazlı yönetim, şimdi yoğurdu üfleyerek yiyor. Yönetim, sezon sonu sözleşmesi biten ve 1 yıl opsiyonu bulunan Filip Holosko’ya yeni mukavele önerdi. İlk görüşmede sözleşmenin 4 veya 5 y...

(Haber Turk'ün Haberinden)

Ben bu basını anlamıyorum be hocam. Gökhan Zan nasıl bir bombadır? Kimin elinde patlamıştır bi' araştırıversinler. Gökhan'a Galatasaray'ın verdiği o kadar maaş, daha sezon başında ilk sakatlığına kavuşması falan... Bir daha düşünün, Gökhan Zan nasıl bir bombadır ve kimin elinde patlamıştır? Hem de yabancı sorunu yokken bir yabancı stoper alabilecekken, hem de takımda Servet Çetin, Emre Güngör, E. Aşık gibi (bi' nebze) yeterli yerliler varken...

Gökhan Zan nasıl bir bombadır? Kimin elinde patlamıştır bi' araştırıversinler.

Altyapı 0-30 Cankaybı

 
ForzaBeşiktaş'ın açılış sayfasından... Yorum falan yok.

Bıyıklı, Sen Çok Konuşma, 15 Yıldır Yedeksin!



Biz Antalya kampındaydık. Galatasaray’la Efes Kupası’nı oynayacaktık. Takım sahaya çıktı, kulübeye yerleştiler. Biz de malzemelere bakmak zorundayız orada. Taraftarın biri giyinmiş, Siyah Beyaz bayrak almış eline, tam kulübeyle yan yana bir yerde amigoluk yapıyor. Maç başladı bir iki dakika oldu, oradan bağırmaya başladı. Kulübede de hatırladığım kadarıyla Tigana, Sergen, Okan Buruk, Murat Şahin, Tayfur Havutçu oturuyor. Oradan başladı önce hocaya bağırdı değişiklik yapamıyorsun, sen git yaramaz adamsın diye. Tayfur’a bağırdı yaşlandın artık, futbolu bırak sen diye. Okan’a bağırdı sen Galatasaraylısın git orada oyna diye. Sergen’e git at yarışı oyna diye bağırdı. Baktım herkese geliyor sıra. Biz de sıralanmışız orada oturuyoruz. Kendi kendime dedim Süreyya sıra şimdi sana da gelecek. Kalktım gittim adamın yanına, “Herkes rahatsız oluyor, daha gol yok bir şey yok hemen başladın sıradan hepsini rahatsız etmeye, otur efendi gibi maçını seyret yoksa polis çağırıp seni attıracağım” dedim. Bana baktı, “Bıyıklı sen çok konuşma, 15 senedir maçlara geliyorum hep yedeksin, insan bir gün oynamaz mı?” dedi. Tabi herkes afalladı, birbirine bakıyor. Futbolcular gülmeye başladı zaten. Ama adam hala susmuyor. “Kiralık da mı vermiyorlar seni, hangi başkan hangi yönetim gelirse, sen buradasın, torpilin nerden?” diye devam etti. Böyle komik bir anıydı işte.

Malzemeci Süreyya Soner

Süreyya Abi 30. Yılını dolduracak Beşiktaş'ta. Adama taraftar olarak ben bile güveniyorum. Hani bir yere giderken evimi teslim ederim.

Ben Şimdiden Diyeyim: "10ur"



Bozüyük'den bir gün aniden gelmişti Onur.

"Yerli Kaka" benzetmesiyle geldi zaten Beşiktaş'a. Karşıyaka'dan gelen Rıdvan'dan sonra bir sessiz transfer daha gerçekleşmişti. Gerçi biraz da Trabzonspor'un elinden kapmıştı. Şimdilik A2 takımla, A2 liginde mücadele ediyor. Aslında A takıma da monte edilecek. Tabii A takımda yedek bekleyeceğine A2 takımda form tutması daha mantıklı. Geçen günkü "Tabata" maçında da oynamıştı. Sırtında 8 numara vardı; aklıma "Yerli Kaka" benzetmesi geldi.

Fiziksel olarak açığını kapatırsa olur bu iş. Fanatik, Fotomaç gibi gazetelerimiz de kilişe manşetleri atar "10ur" diye; ben şimdiden diyeyim.

Not: wiki'de boyu için 1.87 yazıyor. O kadar var mı yahu?

Tarihi Nasıl Kaçırdık ? : Adana Demir - Livorno



Her şey şehir efsanesi gibi başlamıştı, Adana Demirspor Livorno'yu konuk edecekti ve biz de tarihi bir olaya tanıklık edecektik. Ne yazık ki şanslı olan 15.000 biletli seyirci dışında 70 Milyon nüfuslu ülkede bunu izleyebilen hiç kimse olmadı. Cuma günü bu ülkede tarihi bir maç oynandı ama futbolun her şeyiyle yankılandığı, her alanda konuşulduğu topraklarda bizim gibi futbolun peşinde bıkmadan usanmadan koşanların elinde hiç bir bilgi yok. Konuşacak bir şeye, yapılacak farklı yorumlara sahip değiliz. Dünya çapında ses getirmesi gereken, Türk futbol tarihinde bir ilk olan, modern futbolu rafa kaldırıp 1950'lerin, 1960'ların ruhunu yaşatan bu tarihi maçı kamuoyumuzun, Türk basınının ve medya kuruluşlarının işgüzarlığı ve ilgisizliği sayesinde izleyemedik. Elimizde DHA'nın 4-5 dakikalık görüntüleri ve kendi yayın kuruluşlarındaki birbirinin kopyası haberleri, NTV Spor'un bir kaç haberi ve çekimiyle Anadolu'dan Futbol'un yazarı Hüseyin'in yazıları var bilgi olarak. Cuma gecesi Türk futbolu için nasıl tarihi ve unutulmaz bir gece olduysa Türk spor yayıncılığı için de aynı oranda tarihi ve utanç dolu bir gece oldu bizce.

Öncelikle DHA ve NTV'nin hakkını verelim, canlı yayın yapmamış olsalar bile ileride bahsedeceğimiz gibi siyasi yönü olan böyle bir müsabakadan bizi haberdar etmek için verdikleri çaba da önemliydi. Özellikle NTV'nin canlı bağlantıları ve Bağış Erten'in oraya gitmesi tatmin ediciydi. Yenilsen De Yensen De'yi sunarken konsept olarak bu maçı temel almaları da zaten işi önemsediklerini gösteriyor. DHA da elindeki görüntüleri diğer yayın organlarıyla paylaştı, kendine bağlı olan bir kaç gazetede haber yaptı bunu. Çaba harcayanların emeklerine ve çabalarına saygımız sonsuz elbette ancak futbol tarihimizde bir ilki yaşadığımız bu festival gibi olayla ilgili tüm verileri 10 dakikada izleyip-okuyup bitiriyoruz. Bu kadar kısa sürmemeliydi bir tarihe tanıklık etmek.

Şimdi Livorno'nun Türkiye'ye gelişinin belli olmasından sonra aşama aşama yaşanan olaylara ve bir tarihin gözümüzün önünden nasıl kaçıp gittiğine bakalım.

O olaya tam anlamıyla girmeden önce şuna değinelim : İlk paragrafın sonunca "bizce" diye kişisel bir ifade kullanmış olabiliriz ancak bunu açmak gerekir. Düşüncemiz bu olsa da kişisel olarak değil, ülke genelinde de hayati önemi olan bir olaydı bu sonuçta. Türkiye'nin 3. kademe ligi olan TFF 2. Lig takımı Adana Demirspor, Avrupa'nın 3 dev liginden biri olan İtalya Serie A'dan bir takımı Türkiye'ye getiriyor. Bu olay sadece Adana Demirsporlular'ı değil, en büyük rakipleri Adanasporlular'ı ve stada giremeyen tüm Adanalılar'ı, Anadolu'da futbolun peşinden koşan tüm tribün emekçilerini, karşılaşan iki ekibin ortak noktası olan solcuları ve solcuların da siyasi arenada en büyük rakibi olan sağcıları da ilgilendiriyor. Maça ilginin ne kadar fazla olduğunu anlamak için İzmir'den Yalı'nın, İstanbul'dan Çarşı'nın, Ankara'dan Alkaralar'ın ve çeşitli yerlerden bir çok taraftar grubu üyelerinin tribünde yer aldığını hatırlatalım. Futbolu kıyısından köşesinden tutan herkes kendini bir de siyasete adayanlar için zaten bulunmaz bir nimetti bu maç.

Artık yayın konusuna geçebiliriz tamamen. Bu maçın oynanacağı kesinleştiği zaman ilk olarak Adana Demirspor ve NTV Spor arasında ufak bir görüşme oluyor. Anlaşmaya varılamıyor ilk aşamada. Tabii bu 2 yönü var, Adana Demirspor ve NTV olarak ayrı ayrı bakmak gerekiyor. Aslında ikisi de farklı açılardan aynı yola çıkıyor ama açıklamalardaki ufak farklılıklar ilginç tezatlara da sebep oluyor. Öncelikle NTV'ye sorduğumuzda NTV tarafından canlı yayın konusunda bir niyet olduğu, görüşmenin yapıldığı ancak anlaşmanın sağlanamayıp sonuçsuz kaldığı söyleniyor. Bu gelişmelerin ardından Adana Demirspor başkanı aynı zamanda bir Adanasporlu da olan Güntekin Onay'ı arıyor ve bu maçın yayını konusunda bir ricada bulunuyor. Araya başkaları da sokuluyor ancak NTV ikinci aşamada pek de niyetli olmuyor yayın konusunda. Kısacası "bakarız" deniyor ve geçiştiriliyor olay. Detaylı görüşüp de anlaşılamama gibi bir durum yok ortada ama devamında da konuşulan bir şey yok. Öylece askıda kalıyor kulüp ile NTV arasındaki görüşme. Olumlu sonuç alınamamasındaki sebebin mali konular mı yoksa maçın siyasi durumu mu olduğu konusunda bir kanaate varamıyoruz yani. NTV'nin bu maçı kimseye kaptırmayacağını düşünürken yayın konusunda ciddi sayılabilecek bir gelişmenin olmayışı bile düşündürücü. Burada ilginç bir nokta da NTV'nin maçı yayınlamamasına rağmen bu işe en çok özen gösteren kanal olması ve diğer kuruluşların önünde yer alması, garip bir tezat oluşuyor bu açıdan bakınca.

TRT cephesinde ise olaylar başka bir boyut alıyor. NTV cephesindeki gibi basit bir ilgisizlik hikayesi değil olay. İlk başta ücretsiz yayınlayalım diyor TRT. Bu işin en tepesindeki kurum olduklarını söyleyip kulüple ücretsiz yayınlanması için anlaşmak istiyorlar, bir nevi ültimatom yolluyorlar kulübe. Ya parasız yayınlarız ya da yayın yapmayız diye. En azından sembolik bir ücret ödenmesi ve az da olsa bu güzel girişim için destek olunması isteniyor kulüp tarafından, TRT para vermemekte direniyor. Kulüp devreye AKP Adana Milletvekillerinden birini sokmak istiyor. Telefon görüşmesi yapılıyor ve TRT'den yayının yapılıp kulübe makul bir ücret ödenmesi yolundaki istekler iletiliyor. Bilin bakalım bir vekil bu tarihi maç için seçildiği ilin takımına nasıl destek oluyor ?.. Herhangi bir girişimde bulunmayıp kendisini vekil seçen ili böyle mükafatlandırıyor. Devletin elindeki kanala bir milletvekili olarak açıp rica etse ve bu maç TRT3'ten yayınlansa herkes tatmin olurdu. Ancak milletvekili bunu yapmadı, TRT yönetimi de bu güzel girişime finansal olarak destek sağlamayınca canlı yayın konusundaki son umut da uçup gidiyor. Tüm bu olumsuz görüşmelerin ve sonuçsuz çabaların ardından TRT maçın siyasi yönünü sebep gösterip yayınlanmama gerekçesini böyle açıklıyor kulübe. Mali konuların önüne perde çekilip ana sebep buymuş gibi gösteriliyor bir bakıma. Gerçi ana sebep olduysa o daha da vahim ya neyse, siyaset olayına girmeyelim, bizim tek derdimiz futbol. Her fırsatta Anadolu takımlarının gelişmesini savunanların, kendi normal reytinglerini fazlasıyla aşacağı neredeyse garanti olan böyle bir tarihi organizasyonu bedavaya getirme çabalarını da Türk futbolundaki kısır döngünün cevabını arayanlar için verilmiş en güzel cevap olarak addediyoruz.

Kaçırdığımız tarihi fırsatın verdiği üzüntü ve buna bağlı hayal kırıklığının etkisiyle elimizin uzandığı her yere uzanmaya çalıştık bize göre medya ayıbı olan bu olayın detaylarını öğrenebilmek için. Bunca bilgiye ulaştıktan sonra üzerine daha fazla yorum yapmak, işin siyasal boyutlarına karışmak pek bizim işimiz değil. Yukarıdaki olaylar çerçevesinde kaçan fırsat konusunda herkes gibi bizim de düşüncelerimiz var fakat bizim aklımız fikrimiz futbol. Bu yüzden kimseyi yönlendirmeden ulaşabildiğimiz bilgileri sizlerle paylaşmak istedik. Gönül isterdi ki stadın kapasitesi doğrultusunda 15 binle sınırlı kalan bu tarihe tanıklık eden birey sayısı çok daha fazla olsun ama olamadı maalesef. Muhtemelen önümüzdeki sezon bir fırsatımız daha olacak bu şölen için. Bu sefer yer İtalya olacak. Bizim medya kuruluşlarımız akıllanır mı bilmiyoruz ama İtalyan TV kuruluşlarının tutumunu da merakla bekliyoruz. Bu tip olaylara son derece alışık olan ve bir çok takıntıyı aşıp demokratikleşmeyi başarmış olan İtalya'da yayın sıkıntısı olmayacağını düşünüyoruz aslında. Olmadı İtalya yollarına düşebiliriz şu heyecan ve merakla...

TV yayını konusunda canlı yayın olmasa bile izleyiciye maç sunulamaz mıydı diye düşünüyoruz. 90 dakika kaydedilir ve maç sırasındaki tatsız durumlar ve siyasi olaylar kırpılıp 60-70 dakikalık çok geniş bir özet şeklinde yayınlanabilirdi.

NOT : Bu yazı ile ilgili eleştirilerinizi ve itirazlarını violafranchi@gmail.com veya tanjuern@hotmail.com adresine iletmenizi rica ediyoruz. Destek olan ve şu an bu yazıyı okuduğunuz tüm blog sahiplerini destek olmalarına rağmen olası bir tatsız duruma karşı korumak için sorumluluğu fikrin oluşmasını sağlayan bu iki arkadaşımız üstleniyor.


NOT 2 : Yazı konusunda Blog İdman Yurdu ve Futbloglar gibi blogları toplayan oluşumların herhangi bir desteği yoktur. Tamamen kişisel olarak haberleşilerek böyle bir tepki düşünülmüştür.


NOT 3 : Yazı içerisinde de defalarca belirtildiği gibi amaç asla siyasi değildir, herkesin tek tepkisi bu tarihi ve eğlenceli maçı canlı canlı tüm detaylarıyla izleyememiş olmaktır.

Kongreye Doğru | İlk Aday Murat Aksu

 
Akşam saatlerinde bir anda ortaya çıktı haber. Bayram'dan sonra açıklama yapacakmış diyorlar. Öncelikle kendisini cesaretinden dolayı kutluyorum, o koltuğa oturmak YD'den sonra büyük mali yük olacak kim gelirse.

Kendisini duyunca akla direk babası geliyor önce. Kendisinden ümitli değilim ancak ortaya çıkacak adaylar belki bir rekabet ortamı yaratır da Yıldırım Demirören'ni tahttan indirir. Hadi hayırlısı...

Ayrıca benim gözümde Murat Aksu = Delgado transferi. Oradan bir antipatisi var.

Siyah Beyaz Sözler #1



Önceki blogdan hoş bir alışkanlık şu "seri" muhabbeti. Eee, Beşiktaş bloguna da böyle seri yakışır. Konu ise hem Beşiktaşlılık-Beşiktaş hakkında sözler, hem de Beşiktaş çatısı altında söylenen ilginç, güzel, eğlenceli sözler olacak. Oradan buradan bir şeyler toparlayacağız zaten.

...Ve serinin ilk sözüne eğlenceli bir şeyle başlayalım:

"Bundan böyle ezeli rekabet bitmiştir. Ne zaman Fenerbahçe bizi, Alex veya Anelka kaledeyken yener, o zaman ezeli rekabet yeniden başlar."

Sergen Yalçın

Hangi maçın üstüne söylendiğini hatırlatmama bile gerek yoktur herhalde.

İlker Ağabey


Beşiktaşlı ağabeyimiz yeniden ameliyata alınmış ve yoğun bakımdaymış.

İlker ağabey yeniden ayağa kalkıp, aramıza döneceğinden şüphemiz yok. Allah acil şifalar versin ağabey.

Sende başını alıp gitme n'olur...

Forza HaberTürk!



Bu bizim şampiyonluk yoluna ilk girdiğimiz zamanlar. HaberTürk'ün de taze gazetecilik zamanları. O günlerde medyada Beşiktaş'a en çok yakın duran gazeteydi. Taraftar benimsedi gazeteyi falan. Ancak sonra transfer dönemi falan derken bir anda "değnek" değdi (!) de değişti HaberTürk.

Gerçi ilk zamanlar Forza'da HaberTurk'u öven başlıklar açılıyordu. Aynı anda ısrarla bazı kişiler benim gibi "Bütün basın tıraş, Forza Beşiktaş" diyordur diye düşünüp başlık açmıştım öyle; anında çöpe gitmişti. Sağlık olsun.

Beşiktaş'a öyle bir yakınlar ki artık günlerdir Beşiktaş'ın Tabata transferine tam sayfa ayırıyorlar. Tamam, araştırmak haklarıdır ancak neden sözkonusu Beşiktaş olunca bu hassasiyet? Herkese bu kadar hassas olmamak neden?

Araştırın, işini layıkıyla yapın; ama herkese yapın. Aziz Yıldırım'ın, Adnan Polat'ın yönetimlerine bir şey derseniz tirajınız mı düşer? Yok canım yok, işini yapıyorlar sadece. (!)

Neyse... zaten logolarında "Türk" değil de "Turk" yazıyor diye kıldım, iyice kıl oldum. Oysa başlarda sevmiştik kendisini, ama şimdi benim için HaberTürk bitmiştir.

Zaten futbol blogları varken spor gazetesi okuyup da vaktimi harcayamam. Afedersiniz tuvalete bile götürmem o gazeteyi!

Hazırlık Maçının Ardından



Maçı stadda seyredemediğimi söyleyeyim baştan. Gece BJK TV'de tekrarını izleyecektim ancak hayal kırıklığına uğradım. Stadın yarısı aydınlık, yarısı gölge olunca kameranın ayarıyla oynanıyor sürekli.Ona takılmaktan maça bakamadım. Tabata'nın golüne kadar seyrettim ki zaten sahada oynanan futbol da pek izlenecek gibi değildi. 4-6-0 işkence gibi bir şeydi, en uçra Ekrem falan.

İkinci yarının da son dakikalarına rastgeldim. Bu Onur gerçekten iyi olacak gibi. Ayrıca Ferrari bir pozisyonda yanılmıyorsam Deniz Yılmaz isimli oyuncunun boğaza sarıldı. Aman diyeyim Ferrari, o formayla gerginlik çıkartırsan "pis herif, saldırgan, çirkef" ilan edilirsin. He, formanda başka bir renk olsa "sinirli çocuk, yazık" falan der sempatine karışmazlar! Zamanla tanırsın sen de ülkeyi. "Beşiktaşlı olmak biraz da acı çekmektir" ne de olsa!...

Maç hakkında yazı için tavsiyem Şairler Parkı blogundan Marmara'nın yazısı.Yerinde izlemiş maçı zannediyorsam, bize söz düşmüyor yani. (:

Bjk 3-4 U21 Millî Takım



Maçın tekrarı saat 23.00'de BJK TV'de. Maç yazısı da hemen sonra burada.

Tabata iyi oynamış diyorlar; meraklandım hani.


fotoğraf haber1903.com'dan.

YAZIKLAR OLSUN!





Koyu bir Beşiktaş taraftarı olarak oğlunuzun Beşiktaş Kulübü'nün başında bulunması sizin için ne ifade ediyor?

Ben, genç bir milli futbolcuyum ve 1956-57 senelerinde Beşiktaş'ta ve Emniyet'te profesyonel olarak futbol oynadım. Sonra ordu karmasına girdim. İş hayatına girince bırakmak zorunda kaldım. Sporla iş hayatı kolay yürümüyor. Oğlum da koyu Beşiktaşlı. Zevkini tatmin ediyor. Bana danışınca memnun oluyorum, danışmadığında da söyleyecek bir şeyim olmaz tabii ki.


Gidin başka yerde tatmin edin kendinizi sayın Demirörenler! Bu lafı "ben koyu Beşiktaşlıyım" diyen bir insan nasıl ağzından çıkarıyor hayret ediyorum.

Biri bana Beşiktaşlılığı öğretsin lütfen!


Kaynak