Siyah Beyaz Bir Aşk...





O her zaman farklıydı kimi için. "ilk görüşte aşk diye bir şey yok abicim" diyenlere kapak olacak bir şey o. Kimisi ilk onu görür aşık olur, kimisi görüp de sonradan aşık olur. Şimdi anlatacağım ise onu ilk görüşte seven birinin hikayesi, "kartal"lara dair.

Doğduğu semt bir kere çizmişti kaderini. Daha bebekken duymuştu adını ve anlamıştı kutsallığını. Ihlamurdere caddesini bilenler bilir beşiktaş'ta. Hani şu sıralar evlendirme dairesi'nin ikamet ettiği hareketli cadde. Oralarda büyümüştü o da. Ağaç yaşken eğilir derler ya. İşte o misal olmuştu onun için. Daha ufacıkken belliydi, ancak eğilmiyordu; dikleşiyordu. Ömrü boyunca apayrı bir duygu tadacaktı siyahıyla beyazıyla.
6 ya da 7 yaşındaydı henüz. Apayrı bir heyecanı vardı artık. Doğduğu günden beri adını, hikayelerini duyduğu o şeyle tanışacaktı. Futboldan anlamazdı haliyle. Ama yine de heves etmişti. Çocuk daha işte, n'apsın? Götürdüler onu stadyuma, ve işte orada tanıştı "ilk görüşte aşk" ne demekmiş, orada yaşamaya başladı hayatı "siyah ve beyaz", orada ilk bağırmaya başladı; "BEŞİKTAŞ!"...

Artık hayat çok daha farklı olacaktı. hikayeler daha güzeldi artık onun için. O siyah-beyaz çubuklu formayı görmüştü ya dünya gözüyle, işte geri dönüşü yoktu artık. İlerleyen yıllarda kupa falan da göremedi hiç. Ama olsundu, o mutluydu.

Artık 10-11 yaşlarındaydı. akrabalarındaki Beşiktaşlı büyükleri anlatırdı geçmiş yılların beşiktaş'ını. Metin'i, Ali'yi, Feyyaz'ı dinleyerek büyüdü. Avrupalı çocuklar için Güliverin Serüvenleri, Ezop Masalları'nın türlü kahramanları ne ise; onun için oydu Metin, Ali, Feyyaz. Hele bir "Baba Hakkı" vardı ki...

Onun için hayatla geç kalmış olmanın verdiği hüzündü. "keşke o zamanları yaşasaydım" diye hayıflandı çocuk.

Yıllar geçiyordu tabii. artık "gri" yoktu hayatında. Siyah ile beyaz ın zıtlıklarıyla yaşıyordu. Gün geliyor Leeds'den altı gol yiyip siyah oluyor, gün geliyor Barça ya üç atıp beyaz oluyordu; ama asla siyah'tan beyaz'dan vazgeçmiyordu. O yaşlarda erkek çocukları arasında futbol muhabbeti belliydi. "off oğlum nasıl koyduk, hehehe"yi geçmez tabii, o susmaktan başka bi şey diyemezdi. çünkü onun ölümüne sevdiği şey onu o kadar mutlu edemiyordu. "Olsun lan" derdi hep, içindeki aşk bambaşkaydı. Anlatamazdı o aşkı kimseye. Zaten sadece "siyah beyaz"lar anlardı onu.
İşte o gün bugündür arkasında durdu hep renklerinin. Semtinden koptu falan ama içindeki o şey -bazen aşk demek yetersiz kalıyor ya!- bitmek bi' yana, azalmadı bile. Kendinden emindi ki bu bambaşka bir "aşk"tı. Kupayla, milyonlarca Euro'luk transferlerle övünelecek bir yanı yoktu. Nafile, siyah-beyaz olmayan anlayamaz bu aşkı. Boşuna yormasın kimse kendini. Demişler ya "Mecnun Beşiktaş ı Bilseydi, Leyla ya aşık olmazdı!" diye, belki anlarsınız "siyah beyaz"ın halinden. Mecnunmuş, Keremmiş ve hatta Eros muş; alayı b.k yemiş. Gelsinler semtimizde görsünler aşk nedir!

3 yorum:

stalker dedi ki...

hadi hayırlı olsun.. daha iyi böyle. herkes rengini belli etsin :)

doğma büyüme beşiktaşlı, 17-18 senelik de nüzhetiyeliyim ben de. temas etmişizdir kesin :)

carlito dedi ki...

Hayırlı uğurlu olsun, böylesi daha iyi oldu sanırım :)

MuratE. dedi ki...

teşekkürler :)